Akaretler’in küçük & şahsiyetli kahvecisi Blum, 2017’de yaptığımız projeler arasında en sevdiklerimizden biri. Alışılageldik üçüncü dalga kahve dükkanlarından farklı olarak aydınlık, feminen ve ferah bir dizayna sahip Blum’u hayal ederken “kahve maskülen olmak zorunda değil” mottosunu benimsedik, tüm tasarım kararlarımızı buna göre aldık.
Mekanın ortasında, girer girmez göze çarpan aydınlatma, çiçek açmış ağaçlardan ilham alarak tasarlandı. Stilize edilmiş bir ağaç görünümündeki bu aydınlatmanın başlıklarını da eskicilerden toplayıp bir araya getirdik, ortaya bu özgün, neşeli ve fonksiyonel tasarımı çıkardık.
Özellikle metrekare olarak küçük mekanlarda, tavana yapılacak dokunuşları çok önemsiyoruz. Alandan kaybetmeden mekana kişilik katmamızı sağlayan çözümler uygulamak için tavanlar ve duvarların önemi çok büyük. Blum’un da tavanını tasarlarken çıkış noktamız bu oldu. Sanki Provence’da bir bahçede, bir sundurmanın altında oturuyormuş hissini vermek istedik, bu nedenle tavanda kullandığımız ham ağaçların arasından küçük sarmaşıklar sarkıttık. Aralara yerleştirdiğimiz küçük spot ışıkları ise aydınlık, iç açıcı, yumuşak bir görünüm elde ettik.
Zeminler, pek çok projemizde olduğu gibi, eski ahşap evlerin cephelerinden sökülen ahşaplardan elde edildi. Zigzag parkelerle, bir anneanne evinin huzurlu ve dingin halini anımsatmak istedik, eski malzeme kullanarak sürdürülebilirliğe gösterdiğimiz önemi ortaya koyduk. Dış cephede de kullandığımız ahşaplarla, dükkanın önünden geçenlere bile sıcak bir mesaj vermeyi amaçladık.
Bugün size Blum’un en sevdiğimiz köşelerinden birinden bahsetmek istiyoruz. Mekanın iç kısmında kalan ve normal şartlarda çok tercih edilmeyecek bir alanı, misafirler için yaratıcı çözümlerle cazip kılmak istedik. Tavanlarda yakalamak istediğimiz Provence esintisine benzer şekilde, bu alana küçük kuş kafesleri yerleştirdik, duvarları kuş desenleriyle süsledik. Kuş kafeslerinin karşılarına yerleştirdiğimiz salıncaklarla estetik, fonksiyonel ve alışılmış olmayan bir oturma çözümü ortaya koyduk.
Merdivenler, mimari projelerde her zaman hem zorlu, hem de tasarlaması çok keyifli bölümlerdir. Hem kullanışlı, hem fazla alan kaybettirmeyen, hem de estetik olarak mekanla bütünleşen merdivenler tasarlamak projeye değer katar. Biz de Blum’un merdiven çözümünü hayal ederken bunları göz önünde bulundurduk. Normalde iç mekanda görmeye alışık olmadığımız beyaz ferforje korkulukları bilinçli olarak tercih ettik – madem ki Provence’da bir sundurma altında olduğumuzu hayal ediyoruz, beyaz demirler ve kuşlar olmadan hiç olur mu?
Kendilerinden gelen talep üzerine, Blum için içeride bir de merchandise ünitesi dizayn ettik. Çeşitli tasarımcıların ürünlerinin satıldığı bu alana yerleştirdiğimiz interaktif mesaj ünitesi hem misafirler için kendilerini ifade edebilecekleri bir alan yaratmamızı, hem de sıradan bir duvarı hareketlendirmemizi sağladı.
Blum’un sadece mimari proje ve uygulaması değil, logosu da ekibimiz tarafından tasarlandı. No3 ekibinden Berk Büyüksezer’in tasarladığı minimal logo, yumuşak hatlarıyla mekanın feminen halini tamamlarken, içindeki küçük kahve bardağı mekanı tek bir tipografi içinde anlatmamızı sağladı. Logoya mekanda farklı tabela uygulamalarıyla yer verdik.